Bir ihtimal daha var!
Dijital çağda, neredeyse tüm tüketim/satın alma alışkanlıklarımız ve sosyal davranışlarımız değişim geçirdi. Artık kahvaltıda tüketeceğimiz ekmeği bile online alışveriş platformları üzerinden temin ediyoruz. Bu geçiş, reklamcılık piyasasını daha agresif ve kullanıcı odaklı olmaya zorlasa da aslında agresiflik kısmında bir ayarsızlık yaşandığını düşünüyorum. Sebebiyse, her gün karşımıza çıkan binlerce reklam içerikli video ve görselin giderek daha da birbirlerine benziyor olması ve her video veya görselde “reklamı geç” ya da “x” işaretini arıyor olmam. Bu davranışımın, reklam körlüğü olduğunu anlamak hiç de zor değil.
Sizleri bu pazar okumasında çok fazla veri veya grafikle meşgul etmek istemedim. Basit bir şekilde özetlemek gerekirse…
Commodore 64’ten, akıllı telefonlara kadar uzanan teknoloji yolculuğunda son 9 senedir hem bir dijital pazarlamacı olarak farklı konumlarda/firmalarda, hem de son kullanıcı olarak birçok değişimi deneyimleme şansım oldu. Bir yandan teknolojik gelişimlerin iş ve özel hayatımızdaki yerinin artışına uyum sağlamaya çalışırken, bir yandan da bu gelişimlerin çalıştığım sektördeki yerini sağlamlaştırmasını ve yatırım payında yüzdesini artırırken vazgeçilmezliğe doğru emin adımlarla yürüyüşünü izledim.
Tüm bunlar olurken kullanıcı deneyimi zemininin kayganlığı, dijital dünyanın en popüler hedeflerinin başında gelen “DİJİTAL DÖNÜŞÜM”ün aslında logo, marka yüzü vb. değişikliklerle beraber sadece markalar adına değil, kullanıcı adına bir dönüşüm olması gerektiğini ve bunu başarabilen markaların yerlerini sağlamlaştırdığını söylemek yanlış olmaz sanırım.
“Harika bir marka, ortaya çıkmayı asla bırakmayan bir hikâyedir.”
(Tony Hsieh)
Bu durum her ne kadar son dönemlerde fonksiyonellik, ürün kalitesi, uzun ömürlülük, estetik vb. sofistike kullanıcı taleplerinden çok, uygun fiyat ve indirim talebine doğru kaymış gibi gözükse ve markaların büyük çoğunluğu da bu duruma neredeyse 12 ay indirim ile adapte olmaya çalışsalar da (1 ay süren Black Friday kampanyalarından, Cyber Monday’de tekstil indirimiyle karşımıza çıkan görsellere varıncaya kadar örneklendirilebilecek 365 gün indirim kampanyalarına hangimiz maruz kalmıyoruz ki?), aynı iletişim yöntemi nedeniyle ürünlerin yanında reklam stratejilerini de fiyat odaklı mesaj üzerinden ve genelde hikâyelerini anlatmadan ilerletmeyi tercih ediyorlar.
Özetle dijital pazarlama ve reklamcılık artık hikâyesini anlatan, sesini çıkaran, dikkat çeken iletişim taktiklerinden ziyade, çoğunlukla “indirim var, hemen al!’’ taktiğiyle maça çıkıyor ancak bunun en büyük handikapının neredeyse tüm takımların aynı taktikle oynadığı bir ligde, her mücadelenin beraberliğe yakın olduğunu, ancak fark yaratanların fazladan puan alabileceği olduğu unutuluyor. Sol ayaklı oyuncuların genelde daha yetenekli olmaları, aslında çoğunluğu oluşturan sağ ayaklılardan farklı oldukları için ters gelmesinden ibarettir. 😊
Önümüzdeki dönemde giderek artan rekabet, kalabalık, benzerlik ve ışıklı tabela çokluğu nedeniyle, fark yaratmak isteyenlerin dijital gelir kaynaklarını akıllı chatbot’lar gibi çeşitli commerce ürünleriyle çoklamaları, iletişimlerini daha fazla müşteri odaklı ve veriye dayalı segmentasyon ile yürütmeleri gerekecek gibi gözüküyor.
Önemli Gelişememe
‘’KUKİ’’ (cookie), dijital pazarlamanın içerisinde olan hemen herkesin aşina olduğu bir terim.
3. parti çerezlerin pek yakında hayatımızdan çıkması öngörülse de ve hatta sektör liderleri tarafından tarihler deklare edilse de dünyada kukisini bırakmadığı kullanıcının ender bulunduğu en büyük teknoloji devi oyuncularından birisinin, bu temizliği önce 2022 yılına, sonra 2023 yılının ikinci yarısına, Temmuz 2022’nin son haftasındaysa 2024’ün ikinci yarısına ertelediğini açıklaması kafalarda soru işaretleri yarattı.
Bu gecikmeyi büyükten küçüğe neredeyse hiçbir oyuncunun teknolojik olarak mevcut sistemle aynı efektifliği sağlayacak şekilde henüz çerezsiz dünyaya hazır olmamasına bağlayabiliriz. (Amacın zaten mevcut sistemi kullanıcı tarafında şeffaflaştırmak ve daha güvenilir kılmak olduğu için muhakkak kayıplar yaşanacağının biliniyor olmasına rağmen.) Ve evet, “Hangimiz hazırız ki” de diyebiliriz. Ancak bu gibi önemli adımların (Bu süreçte hangimiz iş ortaklarına sunumlarda kör topal çerezsiz dünya anlatmaya çalışmadı ki?), belirtilen tarihlerde atılmayıp sürekli erteleniyor olması, benim gözümde kişisel verilerin korunması ile 3. parti çerezler konusunun petrol lobisinin elektrikli arabaların yayılmasına bakışı gibi konumlandığı algısını oluşturuyor.
Fakat her ne olursa olsun, tıpkı petrol bazlı yakıt kullanan araçlar gibi 3. parti çerezler de ilk etapta herkes için maliyetli olacaksa da, önünde sonunda hayatımızdan çıkacaklar. Bakalım önümüzdeki süreç; tüm bu belirsizliklere rağmen, özellikle de fark yaratmak isteyen markaların 1. parti çerezlerin yani müşteri sadakatinin kıymetini daha iyi anlaması, buna göre performans yatırımları yanında son kullanıcıyla diyalog bazlı stratejik marka/sadakat yatırımlarını da artırması gerektiği konusunda hepimize neler gösterecek…